31 Ağustos 2015, 20:03 | #1 |
Guest
Mesajlar: n/a
| Glomus Tümörleri Ve Tedavisi Glomus Tümörü Baş boyun bölgesinde büyük damarların çeperlerinde yerleşen ve kanda oksijen, karbondioksit seviyeleri ve kan PH’ sını (asitlik ölçüsü) algılayıp beyin sapındaki ilgili merkezlere bildiren mikroskobik organcıklara ‘Carotid Cisimcikleri’ denir. Bunlardan kaynaklanan ve genellikle iyi huylu olup, metastaz (sıçrama) yapmayan tümörler de ‘Glomus Tümörü’ (‘Non-Chromaffin Paraganglioma’, ‘Chemodectoma’) adını alır. Yavaş büyüyen bu tümörler sık görülmezler ve baş boyun bölgesinde yerleşen tümörlerin % 1 inden azını oluştururlar. Bu tümörlerin çok nadiren (% 5 ten azı) kötü huylu olup başka bölgelere ve organlara metastaz yaptığı da bilinmektedir. Bu tümörler boyun bölgesinde ‘Carotid Arter’ (Beyne ve yüze kan taşıyan şah damarı, Karotis damarı) ya da ‘Vagus Siniri’ (doğrudan beyinden çıkıp ses tellerine, mide ve barsak sistemine dallar veren ve şah damarına çok yakın seyreden sinir) etrafındaki organcıklardan kaynaklandığında, köken aldığı bölgenin adıyla ‘Glomus Caroticum’, ‘Glomus Vagale’ (glomus karotikum ve glomus vagale okunur) adlandırılır. Aynı tümör kulak kemiği içinde, orta kulak duvarına yerleşen mikroskobik organcıklardan köken alırsa Glomus Tympanicum’ (glomus timpanikum okunur), kulak kemiğinin alt kısmına yerleşen ‘Juguler Ven’ (beynin ana toplardamarı) duvarındaki organcıklardan kaynaklanırsa da ‘Glomus Jugulare’ (yazıldığı gibi okunur)olarak adlandırılır. Son iki tümör boyunda değil kulak kemiği içinde yer aldığı için bulguları ve tedavi yolları da değişiktir. ‘Glomus Tümörü’ daha nadir olarak gırtlak, göz yuvası ve burunda da gelişebilir. Bu tümörler nadiren ailevi (kalıtsal) bir geçiş de izleyebilmektedir Glomus Tümörünün i Nelerdir TeşhisGenellikle 40’lı yaşlar ve sonrasında görülen bu tümörlerin belirti ve muayene bulguları yerleşim yerlerine göre değişir. Glomus Caroticum’ ve ‘Glomus Vagale’ yani şah damarı ve vagus sinirinden kaynaklanan ‘Glomus Tümörleri’ boynun yan ve üst bölgelerinde, alt çene köşesinin arka ve altında yavaş (yıllar içinde) büyüyen, sert, ağrısız şişlik şeklinde belirti verir. ‘Glomus Vagale’ şah damarı duvarından kaynaklanan ‘Glomus Caroticum’a kıyasla biraz daha yukarı yerleşimlidir. Bu tümörler kimi zaman başka nedenle gidilen hekim muayenesi veya boyun ultrason, tomografi ve MR gibi görüntüleme incelemeleri sırasında rastlantısal olarak fark edilir. Kulak bölgesinden kaynaklanan ‘Glomus Tympanicum’ ve ‘Glomus Jugulare’ tümörleri boyunda şişlik gibi bir belirti vermezler. i işitme azlığı, kulak çınlaması, kulak ağrısı gibi kulakla ilgili yakınmalardır. Glomus Tümörünün Tanısı Nasıl Konur TedavisiBoyunda şişlik nedeniyle gelen hastalarda muayene sonucu bu tümörden şüphelenildiğinde önce ultrason sonra da eğer olanaklı ise MR görüntüleme hemen her zaman tanının konulmasını sağlar. MR olanaklı değilse ‘kontrastlı’ (ilaçlı) BT (Bilgisayarlı Tomografi) tanıya yardımcıdır. Diğer boyun kitlelerinin (tiroit, tükürük bezi, lenf bezi kitleleri) tanısında çok yardımcı olan iğne ile parça alma (ince iğne biyopsi) işlemi bu tümörlerde pek gerekli olmaz ve kullanılmaz. Damarları gösteren ‘anjiyo’ filmleri boyun bölgesi glomus tümörlerinde kimi zaman başvurulan bir incelemedir. Bu tümör kulakta yer aldığında muayene ve arkasından yapılan kulağa yönelik BT ve MR incelemeleri tanıyı büyük ölçüde koydurur. Kulak bölgesi için anjiyo işlemine boyun bölgesine kıyasla daha sık başvurulmaktadır. Glomus Tümörünün Nasıl Yapılır Günümüzün gelişen anestezi ve cerrahi tekniklerine bağlı olarak bu tümörlerin tedavileri düşük ‘komplikasyon’ (bir tıbbi veya cerrahi işlemden kaynaklanabilen istenmeyen sonuçlar) oranlarıyla yapılabilmektedir. Yavaş ilerleme gösteren bu tümörler tedavisiz kalmaları durumunda yıllar içinde büyüyerek etrafındaki hayati yapılara zarar verecek boyuta ulaşabilir ve ameliyatla tam olarak çıkartılması güçleşir. Bu nedenle hastanın ameliyata engel bir durumu yoksa cerrahi tedavi bu hastalıkta kesin çözümdür. Bu ameliyatlar tümörün boyun bölgesinde şah damarlarına ve önemli sinirlere yakınlığı nedeniyle özel dikkat ve deneyim gerektirir. Boyun bölgesi ‘glomus tümörleri’nde ameliyat öncesi ‘anjiyo’ ve ‘embolizasyon’ (damardan özel maddeler vererek tümörü besleyen damarcıkların tıkanması işlemi) genellikle gerekmez. Şah damarı duvarından kaynaklanan ‘Glomus Caroticum’ çoğu kez sorunsuz bir şekilde ve tam olarak çıkartılır ve nüks etmesi (tekrardan ortaya çıkması) beklenmez. ‘Glomus Vagale’ boynun biraz daha üst ve cerrahi açısından biraz daha zor bölgesinde yer alır ve ameliyatı kimi kendine özgü riskler taşır. ‘Vagus’ sinirinden kaynaklanan bu tümör çıkartılırken sinirden ayırmak olanaklı olmayabilir ve bu durumda ameliyat sonrasında hastada tek taraflı ses teli felcine bağlı ses kısıklığı, hatta yutma esnasında yiyeceklerin boğaza kaçmasına bağlı öksürük gibi sorunlar ortaya çıkabilir. Ayrıca dilin aynı tarafını hareket ettiren sinir, dil arkası ve boğaz bölgesinin hissiyat ve tat duyusunu alan sinirler ve beynin ana toplardamarı da ameliyat sahasına çok yakın olmaları nedeniyle risk altında olabilirler. Hastada ses teli felci oluşmuşsa daha sonra ameliyatla düzeltilmesi olanaklıdır. Hastanın başka önemli rahatsızlıkları veya çok ileri yaşı nedeniyle ameliyat olanaklı değilse aralıklı kontroller ve MR filmleriyle izlem, ya da radyoterapi (ışın tedavisi) de gündeme gelebilir. Kulak kemiğine yerleşen ‘Glomus Tympanicum’ ve ‘Glomus Jugulare’ tümörlerinin tedavisi boyundakilerden farklı olarak bazen kulak kanalı içinde, ama çoğu kez kulak arkasında yerleşen, hatta bazen kulak arkasından başlayıp boyun üst kısmına uzatılan kesiler yoluyla yapılan ameliyatlarla olur. Özel deneyim gerektiren bu ameliyatlarda hastanın o kulakta mevcut işitmesi kötüleşebilir, ameliyat sahasının çok yakınında bulunan yüz siniri çoğu kez geçici olarak, bazen de kalıcı olarak etkilenebilir ve yüzün o yarısında güçsüzlük, yüz felci ortaya çıkabilir. ‘Glomus Tympanicum’ ve ‘Glomus Jugulare’ tanısı konduktan sonra anjiyo işlemi genellikle gerekir. Bu işlem birlikte yapılacak ‘embolizasyon’ işleminin etkili olduğu kritik süreyi aşmamak için ameliyata yakın tarihlerde uygulanır. Hasta anjiyo ve ‘embolizasyon’ işlemleri arkasından 1, 2 gün içinde ameliyata alınır. |
Bookmarks |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |