Tanık Olmak

Yaşamımız boyunca hemen her gün okyanusun inip çıkan dalgaları gibi inişler ve çıkışlar yaşamaktayız.

İnişlerde üzülmekte çıkışlarda sevinmekteyiz. Yaşam hiçbir zaman yerinde durmadan sürekli olarak iniş ve çıkışlarla varlığını devam ettirmektedir.

Tıpkı bir sinema perdesine düşen ışıkların oluşturduğu bir film gibi yaşam da bir filmden ibarettir.

Filmi seyreden izleyiciler arasından filmin yansıttığı duyguları içselleştirenler filmin kontrolü altına girerler. Filmin içindeki olaylardan film kahramanlarından daha fazla etkilenmektedir.

Filme kendi duygularını katmayan izleyiciler karakterlerle aynı duyguları yaşamazlar bu nedenle film boyunca gerçekleşen iniş çıkışlardan etkilenmezler …

Yaşam da aynen film gibidir. Herkes kendi filminin baş rolünü oynar. Yaşamda meydana gelen inişler ve çıkışlardan etkilenmek olaylara bütün varlığı katmakla mümkün olmaktadır.

Hayat bir film olduğu için mutlu olayların ardından mutsuz olayların gelmesi kaçınılmazdır. Gelişen bütün olayların aslında gelip geçici olduğunu ve gerçekliğin platformunda herhangi bir değer taşımadıklarını algılamak anlamak bilgeliktir.


Tanık Olmak bilgeliktir!

Tanık olmak hayattan tamamen soyutlanmak el etek çekmek demek değildir, tanık olmak olaylara katılma, elinden gelenin en iyisini yapmak fakat olaylara fakat bütün varlığını katmamaktır.

Olaylara karşı izleyici olmaktır tanık olmak. Hayatı seyretmek sürekli değişen zevklerden ve acılardan sıyrılmanın ve onlardan en az şekilde zarar görmenin yoludur. Tanık olanların olaylara müdahale etmesi ve çözüm geliştirme yeteneği çok daha fazladır.

Tanık olmayı başaran ve hayatı izleme yeteneği kazanan aydınlanmış bir insan, gelen ne olursa olsun metanetle sabırla ve şükranla karşılamayı bilir. Her şeyin geçici olduğunu bir an bile aklından çıkarmaz ve olaylara tutulup kalmaz. İnsanlığın hayrı ve mutluluğu için çalışan tanık; yaptığı tüm eylemlerde evrenin gizli ortağı olarak mucizeler gösterebilir. Kişisel gelişimin ve gerçek başarının zirvesi işte budur.