İnsan ömrüne bakıldığı zaman, bundan yaklaşık 100 yıl önce ortalama ömür 50 yıl civarındaydı. Oysa insan ömrü gittikçe uzuyor. Eskiden insanların ölümüne yol açan enfeksiyon ve bulaşıcı hastalıklar vardı. Günümüzde ise birçok hastalık erken dönemde saptanıp tedavi edilebiliyor. Bunda da genetiğin rolü çok büyük. Bu sayede insan ömrü de uzuyor. Günümüzde ileri toplumlarda ortalama yaş 70’in üzerinde. Kimi bölgelerde bu rakam daha yüksek ve gitgide uzuyor. Bazı bilimsel çalışmalara göre insan ömrünün 150 yıla kadar uzayabileceği düşünülüyor. Bugün ölüm nedenlerinin başında yaşlanan organizmanın hastalığı olan kanserler de var. Genellikle ileriki yaşlarda görülmesine karşın genç nüfusta da ortaya çıkan bu rahatsızlıkların nedeni genellikle genetik ve çevresel etkenlerin birleşmesi oluyor. Öte yandan birtakım fiziksel etkilere de maruz kalınıyor. Örneğin karaciğer, kullanılan ilaçlar nedeniyle yenilenemez hale geliyor. Çoğu insan çoklu organ yetmezliği ya da yaşlılık nedeniyle yaşamını yitiriyor. Organlar yaşlanarak işlevini kaybediyor. Oysa bu durum tersine çevrilebiliyor. Yaşlanma sürecinde aktif oksijen bileşenleri çok etkili olabiliyor. Bu aktif bileşenler DNA ya da proteinlere saldırabiliyor. Antioksidanlar da bu noktada devreye girerek, zaman içinde ortaya çıkan söz konusu etkilerin önlenmesine yardımcı oluyor.
Artık telomeri uzatan ve kısalmasını önleyen yöntemler de vardır. Bunlar yaşamı uzatmaya aday… Örneğin belli beslenme türleri insan yaşamını uzatırken, fazla kalorili beslenmek tam tersine bu süreyi kısaltıyor. Kalori kısıtlaması yaparak insan ömrü uzatılabiliyor. Bunun sonuçları genetik kaynaklı. Eğer yapılmazsa genomda birtakım mutasyonlar birikiyor. Çünkü makine çok çalışıyor ve DNA’da ortaya çıkan hasarlar onarılamıyor. Kalp hastalıklarında da bu durum söz konusu. Kalbi daha yavaş atan insanlar daha uzun yaşıyor.
Biliyor musunuz?
Bir insan hücresinde üç milyar civarında nükleotit bulunuyor. Nükleotitler DNA’yı, DNA genleri ve kromozomları meydana getiriyor. DNA’lar açıldığı zaman bir hücrenin içerisinde 1,8 metrelik bilgi depolandığı görülüyor. İnsan vücudunda bulunan bütün hücrelerdeki DNA açıldığı zaman elde edilecek uzunlukla dünyadan Ay’a kadar olan mesafe altı bin kez gidilebiliyor. Bu bilgi öylesine çok ki dakikada 60 kelime yazan birinin verileri kağıda dökmesi için tam 50 yıl gerekiyor.
Kök hücre tedavisi umut oluyor
Günümüzde halen bazı organlarımız değiştirilemiyor, vücut da kendi kendine destekleyemiyor. Kalbi bir top gibi düşünürsek, yeni alınan top zaman içinde bir yerden patlak verebiliyor. Kalp krizi geçirilince de o bölgedeki kas hücreleri öldüğü için zamanla kalp balonlaşma yapabiliyor. Lokal akımın bozulması da kalp krizine yol açıyor. Oysa günümüzde kök hücre tedavisi ile toptaki patlak yani kalbin hasarlı kısmı onarılabiliyor. Bunun yanı sıra laboratuvar ortamında işlevsel bir böbrek yapılabildiği gibi karaciğer için de çalışmalar sürüyor.