14 Eylül 2018, 20:33
|
#1 |
Guest | Afrikalı atletler neden daha hızlı? -
Genetik yapı sporda da farklılıklar getiriyor. Bazı atletler çok hızlı koşuyor. Doğuştan gelen bu özellik, hareketle ilgili ACTN3 geninden iki kopya olmasından kaynaklanıyor. Dünyanın en hızlı atletleri genelde Afrika kökenli oluyor. Bilimsel inanca göre yaşam Afrika kıtasından başlayıp, dünyaya dağılıyor. O bölgede kalanların ten rengi koyu kalırken, diğer kıtalara göç edenler gittikleri ortamdaki şartlara göre değişiyor. Yaşanılan bölgeye uygun karakterler seçiliyor, diğerleriyse ortadan kayboluyor. Hızlı koşmanın temelinde de düşmandan kaçmak olduğu düşünülebilir. Oysa günümüzün gelişmiş toplumlarında, rahat yaşam şartlarında hızlı koşmaya gerek yok. Dolayısıyla genom bu özelliği yok ediyor. Sürekli devinim içinde olan genom bazı özellikleri kaybederken, bazılarını da ortaya çıkarıyor. Örneğin ozon tabakasının delinmesi, zararlı güneş ışınlarının insanları olumsuz etkilemesine yol açıyor. İnsan genomu ise daha önce karşılaşmadığı bu durumla başa çıkabilmek için kişiyi güneş ışınlarına karşı koruyan karakterleri baskın hale getiriyor. Hastalıkların tanı ve tedavisi kolayca yapılacak
Batılı toplumlarda görülen ölümlerin en önemli nedenlerini kardiyovasküler hastalıklar ve kanserler oluşturuyor. Kalp hastalıkları, kanserler, beyin kanamaları ve inmeler gibi sonu ölümlü tablolarla sonuçlanan birçok rahatsızlığın temelinde de yine genetik yatkınlıklar bulunuyor. Aniden gelmeyen bu hastalıklara dair risk faktörleri genetik check-up ile önceden saptanabiliyor. Bu taramalar ile yüksek tansiyon ya da kolesterole yatkınlık, damar sertliği gibi birçok hayati sağlık bilgisi öğrenilebiliyor. Bugün için bu tür testler Alzheimer ve Parkinson gibi nörolojik hastalıkların tedavisinde olmasa da önlenmesi veya geciktirilmesinde önemli fayda sağlıyor. Kesin tedavinin yapılabilmesi içinse öncelikle genetik çalışmalarla hastalıkların mekanizmasının öğrenilmesi gerekiyor. Güneşten kaçmak gerekmeyecek
Toksik maddelere maruz kalmak insanların erken yaşlanmasına neden oluyor. Ultraviyole ışınları derimizdeki, radyasyon ise iç organlardaki DNA’ları kırıyor. Bu da değişik hasarlara neden oluyor. Kromozomların uç kısmında telomer adlı yapılar bulunuyor. Bu yapıların uzunluğu yaşla birlikte gittikçe kısalıyor. Ama bu kısalma bazı insanlarda daha fazla oluyor, bazılarında da çevresel faktörler süreci hızlandırıyor. Örneğin güneş ışınlarına çok fazla maruz kalan kişilerde cilt daha erken yaşlanıyor, telomerleri daha erken kısalıyor. Belli bir süreye geldikten sonra da hücre ölüyor. Hücre ölümünün sonucu cilt yaşlanması oluyor. Kendimizi telomerin kısalmasına neden olan ultraviyole ışınlarından güneş kremleriyle koruyabiliriz. Bazı antioksidan tedavilerinin de telomer uzunluğunu belli bir yerde sabitlediği ve yaşlanmayı geciktirdiği biliniyor. İlerleyen yıllarda ise bu zararlı ışınlardan kaçınmamıza gerek kalmayacak. Bu etkilerin insan genomuna verdiği hasarlar önlenebilir hale gelecek. Fakat bu tip değişiklikler hedef organlarda olduğu için bunların tanınması için zamana ihtiyaç vardır. |
| |